4 Haziran 2010 Cuma

İnsan kaynakları bölümündekilerin haykırışı: ‘Ben senin TERAPİSTİN değilim!’

İnsan kaynakları bölümündekilerin haykırışı:
‘Ben senin TERAPİSTİN değilim!’

Siz onlarla çalışıyorsunuz… Kronikleşmiş kişisel sorunları ile sizi boğan çalışanlar ve sihirli değneğini sallayarak tüm problemleri çözeceğine inandığınız yöneticiler…
Çalışan aniden geç gelmelere başlıyor, hatalar yapıyor ve teslim tarihlerini kaçırıyor. Uzun lafın kısası; çalışanlarınızın %20 si zamanınızın %80 ini alıyor.

İnsan Kaynaklarından sorumlu kişiler, çoğu zaman firma çalışanları tarafından ‘psikolog/terapist’ şapkası takma zorunda kalıyorlar. Bu durum onlar için hem bir ‘onur’ hem de bir ‘bela’ olabiliyor. Bir başka taraftan, İK cılar ellerinden geldiğince şirketlerini ve şirket çalışan ve yöneticilerini büyük masraflardan, hatta mahkemeye gidebilecek davalardan, ‘empatilerini’ kullanarak, kurtarmaya çalışıyorlar. Tabiî ki, ‘empatik’ olmak sanıldığı kadar kolay bir iş değil. Çoğu zaman ‘empati’ ve ‘yetki’ arasındaki ince çizgi İK cıları zor durumda bırakabilmekte. Sonuçta, unutmamak gerekir ki, başka işleri yapmak için de hem gereken zaman hem de duygusal enerjiye ihtiyaç var. İşte bu ‘sınırları’ çizmek bazen gerçekten de zor…

‘Tehlike Bölgesinde’ Çalışma

İnsanın doğasında çoğu zaman bir ‘büyük’, ‘yol gösterici’ arama içgüdüsü vardır. Sonuçta bu görevi anne babalarımız bizim için yıllar boyunca yapmıştır. Bu yüzden dolayı, çalışan, herhangi bir problemle karşılaşıp hassaslaştığı zaman, çevresinde olası kişiyi anne/babasının yerine koyup içinde bulunduğu durun içine sokabilir. Eğer bu durum kişide kronikleşmeye başlıyorsa, ‘yetişkinlik niteliklerinden’ uzaklaşma ve çocukluğuna geri dönme yaşama ihtimali olabilir.

Peki… Kronik olarak problemli çalışan ile kendini kaptırmadan nasıl baş edebilirsiniz?

İlk iş olarak, kişinin probleminin ‘özel/şahsi’ i yoksa ‘iş hayatı’ ile ilgili olup olmadığını ortaya çıkartmak gereklidir. Normal olarak, kişinin ‘özel’ bir sorunu varsa bunu çözmek size düşmez. Yine de kişiyi biraz dinleyip anlayış göstermek rahatlatıcı olabilir, ama tabi bu anca ‘anlık’ fayda sağlar. Fakat, sürekli olarak omzunuzda ağlayan birini yaratmak, ne sizin açınızdan ne de o kişi ve kişinin ‘problem-çözücü’ tarafını ortaya çıkartması açısından yararlı olur.




Şayet, problem işle ilgili ise o zaman İK gayri resmi bir soruşturma yapabilir. Bu noktada da kişinin problem-çözücü tarafını ortaya çıkartmak ve kişiye ‘koçluk’ yapmak öne taşımaktadır.

İş dünyası genellikle ‘empati’ açısından noksan gözükür. Bu açığı da şirketlerin İK bölümü kapatmaya çalışır. Daha önceden de belirtildiği gibi, İK nın %80 zamanı sürekli olarak aynı kişilere/olaylara gidiyorsa işte bu noktada yöneticilerin bir düşünmeleri ve çözüm yolları aramaları gerekmektedir. Günümüzün sürekli gelişen iş dünyasına bu süreçte sunduğu en büyük ve etkin çözü yolu ‘iş psikolojisi’ dir.
İş psikologları; özellikle iş yaşantısı ile ilgili her türlü soruna, ik bölümünün de desteği ve yönlendirmesi ile çözüm yolu bulmak; kişileri ve iş ortamını rahatlamak için çalışırlar. Böylelikle, İK zamanlarının %80 ni çalışan sorunlarına ayırmamış olur; çalışanlarda profesyonel psikolojik yardım almış olur. Kişiler iş psikoloğu sayesinde sorunlarına çözüm-odaklı yaklaşabilir, iş-özel hayat dengesini rahatlıkla kurabilir, performansını en yüksek seviye de tutabilir ve iş stresi ile baş edebilirler. Bunlara bağlı olarak iş tatmini, motivasyon ve genel huzur da artış gözlenir. Kişiler de, sürekli artan rekabet ortamında iş/kariyer hayatlarında sağlam ve emin adımlarla ilerleme şansını elde etmiş olurlar.



Uzm Psikolog. E. Selin Ucal
Empatia Psikoterapi ve Kişisel Gelişim Merkezi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder