31 Mayıs 2010 Pazartesi

ÇALIŞAN ANNENIN ÇOCUĞU İLE İLETİŞİMİ

ÇALIŞAN ANNENIN ÇOCUĞU ILE ILETIŞIMI


Bu gün ülkemizin geldiği durum ekonomik olarak kadınların da iş dünyasının içinde olmalarını gerekli kılabilmektedir. Yaşam şartlarının değişmesi, çağımızın getirdiği ihtiyaçlar bir yandan kadının iş yaşantısındaki rolünü arttırırken diğer yandan annelik görevini daha güç bir duruma girmesine sebep olabiliyor.

Kadınların çalışma hayatında daha aktif rol almaları tabi ki çocuklu kadınlar için zor ve problemli bir hale gelebiliyor. Hatta bazılarımız ‘iyi anne’ olmayı evde kalıp çocukları ile zaman geçirmek, ev işleriyle ilgilenmek olarak bile algılayabiliyor. Oysa ki, psikoloji alanında yapılan birçok araştırma, şayet anne duygusal boyutta gereken sevgi, ilgi ve bakimi gösteriyorsa, çocuğun sağlıklı bireyler olması için bir engel veya sebebin olmadığını saptamıştır. Hatta buna ek olarak, çalışan annelerin çocuklarının daha bağımsız, güçlü, sorumluluk sahibi ve başarı odaklı bireylere dönüştükleri görülmüştür.

Çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, çocukluk döneminde ‘sevilip sevilmemek’, ‘istenip istenmemek’ kavramları çocukların beynine sürekli yazıldığı ve çocuk ilk yaşlarında ‘annem’ ve ‘ben’ demeye başladığı gerçeğini bulmuştur. Bu yüzden, özellikle çocukluklarının ilk dönemlerinde anne ilgisi ve şefkati daha da önemli olduğu gerçeği 1988, Belsky,J’in araştırmasında ortaya çıkıyor.
Özellikle çocuğun kişilik ve duygusal gelişimi açısından ilk 4 sene çok büyük önem taşıyor. Ancak bu durum doğum sonrası islerine dönmek zorunda kalan annelerce çözümsüz bir problem olarak algılanmamalıdır. Buradaki kritik nokta, çocuğa sevgi ve güven duygularını verebilecek başka bir bireyin çocukla beraber, anne yokken olup ilgilenmesidir. Bu kişi ister baba olsun, ister anneanne ya da bakici, önemli olan çocuğa ihtiyaç duyduğu duygusal yakınlığı verebilmesidir. Anne de çocukla olduğu zamanlarda, elinden geldiğince çocuğuna ilgi gösterip, onunla oyunlar oynayıp, karşılıklı bir iletişim kurabilir.

Dozu değişmekle birlikte hemen hemen her çalışan annenin yaşadığı bir duygu da ‘suçluluk’ duygusudur. Anne, her ne kadar elinden geldiğince çocuğuna zaman ayırmaya çalışan da, içten içe, çocuğunu başkalarına bıraktığı için ve kendi yerine başkalarının çocuğuyla ilgilenip zaman geçirdiği için suçluluk duygusuna kapılabilir. Hatta suçluluk duygusuna kapılan annelerin en büyük göstergesi, sürekli olarak çocuğuna her iş den eve dönerken bir oyuncak almasıdır. Burada oyuncak, annenin psikolojik olarak suçluluk duygusundan geçici bile olsa biraz uzaklaşmasını ve vicdanini rahatlamasını sağlar. Oysaki bu tarz bir davranış her ne kadar çocuğu o an mutlu etse de uzun vadede çocuğun sevildiği duygusunun edinmesinde etkisi yoktur ve hatta sürekli hediye oyuncak yağmuruna tutulan çocukların şımarık, hiç bir şeyden mutlu olmasını bilmeyen bireyler olmaları mümkündür.

Çalışan annenin suçluluk duygusundan uzaklaşabilmesi için iki düşünce gücünden biri gerçekten de faydalı olabilir. Böyle bir durumda anne kendisine: ya ‘çalışmak zorundayım çünkü çocuğum için para kazanmam lazım` ya da ‘çalışmayı seviyorum; çocuğum mutlu bir anneyi hak ediyor’ gibi düşünerek suçluluk duygusunu hafifletebilir. Unutmayalım ki, çocuklar bizlerin aynasıdır; bizler mutluysak onlar da mutlu olur.


Peki, çalışma hayatına dönen anne, içinde bulunduğu durum ve zorunlulukları nasıl paylaşmalıdır?

Bu noktada annenin çocuğu büyük kişi gibi kabul edip açıklamalarını bu doğrultuda yapabilmesidir. İşte burada en az annenin tutumu kadar babanın tutumu çok büyük değer taşır. Baba elinden geldiğince anneye yardim etmeli ve annenin söylediklerini en iyi şekilde desteklemelidir. Çocuğun ilk zamanlarda üzülüp tepki göstermesi normaldir. Fakat zamanla anne ve babasının onu gerçekten sevip önem verdiğini görüp bu durumu kabullenecektir.

Önemli başka bir konu ise, annenin çocuğuyla geçirebileceği zamanın kalitesidir. Kaliteli zaman geçirmek nitelikli bir beraberlik yaratmaktır. Birlikte geçirilen zaman içinde, anne ve çocuk arasında gerçek bir ilişki kurabilmektir. Anne çocuğu ile geçirdiği vakitte konuşup, paylaşıp oyunlar oynayıp onu çok sevdiğini söyleyip bunu hal ve tavırları ile belli edebilir. Çocuğa bir annenin verebileceği en büyük hediye her gün kısa da olsa bir zaman dilimini nitelikli ve sürekli olarak geçirmektir. Bu tavır çocuğun zamanla annesinin çalışmasına yardımcı olacaktır.


Hazırlayan: Uzm. Iş ve Organizasyon Psikologu E.Selin Uçal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder